Şirketlere Finansman Yönetimi Tavsiyeleri

0
982

       Bir önceki yazımda ekonomik krizlerden ve etkilerinden yüzeysel olarak bahsetmiştim. Krizler belli dönemlerde kaçınılmaz olsa da sermayenin el değiştirdiği dönemler de genellikle ekonomik kriz dönemleridir. Çünkü bu dönem bazıları için fırsat dönemi de olabiliyor. Çark aynen böyle işliyor. Ekonomik krizleri fırsata çevirmek ya da bu krizlerden hafif sıyrıklarla kurtulmak iyi bir finansal yönetimle mümkün olabilir. Bu yazımda dilim döndüğünce bu konular üzerinden yazacağım.

       Kriz dönemlerinde finansal risklerden korunma aslında banka ve şirket olarak iki taraf için de geçerlidir. Finansal yönetimi iyi olmayan şirketler nedeniyle bankalar nakit sıkıntısı çekmekte ve batmanın eşiğine gelmektedir. Hatırlayın ABD’nin Mortgage krizinde bankalar bol keseden dağıttıkları kredileri toplayamadıkları için kepenk kapatmamışlar mıydı? Bizim amacımız zincirin ilk halkası olan özellikle Kobiler tarafından yapılması faydalı bulunan bazı metotlardan bahsedeceğiz.

    Öncelikle firmalar, şirketin finansman yönetimini yapabilecek düzeyde finansman yöneticisinin olması gerektiğine inanmalıdır, böyle bir ihtiyacı hissetmelidir. Zira banka yönetimi ve şirket içi finansman yönetimi ile yatırım finansmanı ve kredi/risk yönetimleri ancak iyi finans yöneticisi ile daha çok anlam kazanacaktır. Bir şirketin finans yönetimi şirketin ilk banka hareketiyle başlamaktadır aslında. Krediler için seçilen teminat türleri, limitin tahsis biçimi zor zamanlarınızda veya bu gibi kriz dönemlerinde size hareket kabiliyeti sağlayacak türden olmalıdır. Kriz döneminde alınacak aksiyonlara göre şekillendirilmelidir. Bankalar ile daha ilk defa Genel Kredi Sözleşmesi imzalarken bile olası krizde kendi ayağınıza sıkmış olabilirsiniz.

    Ülkelerde ekonomik kalkınmanın sağlanmasında en vazgeçilmez finansal kaynak kredilerdir. İşletmeler çabuk büyüyebilmek ve gelişmelere ayak uydurabilmek için fon ihtiyaçlarını bankalardan aldıkları kredilerle karşılarlar. Bu hızlı gelişmeler karşısında sadece ne aldıklarınıza bakmamalı, gelecekte bu hızın size neleri kaybettireceğini de iyi hesap etmelisiniz. Zira firmalar sermayeyi kazançları ile biriktirerek oluşturmak yerine en kolay yöntem olan krediyi tercih etmektedir ki bazen bu kaçınılmaz da olabiliyor. Fırsatlar bazen kaçınılmaz olabiliyor. Şahsi kanaat olarak kredi ile büyümeyi tavsiye etmesem de krediler ticarete hız kazandıran bir sistem olarak şirketleri avuçlarına almıştır ve almaktadır. Krediler para arz ve talep hareketliliğini de sağlamaktadır.

      Şirketler kredi yönetiminde profesyonel destek almaları şart. Bu destek de firmaların ilk banka hamlelerinde kendini göstermelidir. Bankalarla ilişkilerin yönetiminde firmaların gelecek beklentileri ve pazarın durumu göz önüne alınarak profesyonel bir rota, finansal bir politika oluşturulmalıdır. Anlaşmalar firmanın sermaye yapısı ve firma sahiplerinin banka geçmişleri de dikkate alınarak ilmik ilmik işlenmelidir. İlk kredi görüşmeleri ve bu istikrarı göstermek çok önemlidir. Zira verdiğiniz kararlar sizi hem diğer bankalar nezdinde ve bundan sonraki süreçte bankaların sizin açınızdan vereceği kararlarda çok etkili olmaktadır ve değiştirilmesi çok güç olan bir sürece sokmaktadır.

         Banka kültürlerini iyi tanımalı ve sizi yarı yolda bırakmayacak veya işlerin ters gittiği dönemlerde sizi kollayacak kurumlarla çalışmalısınız. Sizinle doğrudan alakası olmasa bile en ufak bir finansal çatırtıda kredilerin geri çağrılması, limitlerin dondurulması beklenmedik bir durum olduğundan finansal çöküş bir çorap söküğü gibi başlayıp emek vererek büyüttüğünüz şirketinizin elinizden kayıp gitmesine sebep olabilir.

      Firmanın sermaye durumuna göre, yapılan ödeme ve tahsilatlar, çek, senet ve nakitlerin ne şekilde yönetilmesi de çok önemlidir. Büyük bir nakitiniz yoksa çok fazla finans kurumu ile çalışmanız size bir değer katmayacaktır, aksine sizin kredi verenler nezdindeki moralitenizin düşük olmasına bir ektendir. Yani elinizdeki nakit ile çalıştığınız tüm finans kurumları ile aktif çalışacak düzeyde finansal pozisyonun ayarlamalısınız. Çalışmadığınız kurumlardaki limitlerinizi sıfırlamanız sizin lehinize bir hamle olacaktır. Tüm nakdi ve gayri nakdi limitlerinizin kullanım detaylarını gösteren bir raporunuz muhakkak olmalıdır ve bununla ilgili sürekli olarak çalıştığınız kurumlar ile mutabakatlar yapmalısınız. Borç ve limit durumlarınızı güncel ve mantıksal seviyede tutmanız önemlidir. Zira limitleri arttırmak hemen mümkün olmayabiliyor, yatırım programları elinizde bu bilgiler varken daha gerçekçi kararlar vermenizi sağlamaktadır. Yıllık bütçeler kesinlikle yapılmalı ve bu bütçelerde oluşabilecek nakit açıklarına göre kredi limitleri güncelleme dönemlerinde ayarlanmalıdır. Bankalara bu bütçe doğrultusunda önceden projeler sunmak ve bu projeleri hayata geçirmek firmanın güçlü ve istikrarlı yapısına işaret ettiğinden moralite arttıran bir etkendir.

        Mali verileriniz sizin finansal kimliğinizdir. Kredi verenlerin moralite ve niyetten sonra ikinci baktıkları kriter mali verilerinizdir. Finans kurumları eğer imalat işiyle uğraşıyorsanız en az %40, ticaretle uğraşıyorsanız en az %20 sermaye ile iş yapmanızı isterler. Bankalar kendi üzerlerindeki riski düşünmek zorundadırlar. Zira sizin piyasada yaptığınız işle taşıdığınız risk bir bankanın size kredi verirken taşıdığı risk ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Bunun içindir ki mali verilerin düzenli olarak çalıştığınız kurumlara tertibe riayetle vermeniz gereklidir. Doğru hazırlanmış mali verilerin düzenli olarak kurumlarla paylaşılması düzenli bir muhasebe sisteminizin olduğunu da ispatlamaktadır ve kurumlar nezdindeki güncelliğinizi muhafaza etmekte ve firmanın nakit ihtiyaçlarında finans kurumlarının daha hızlı hareket etmesini sağlamaktadır.

       Mal alımlarınızı nakit pozisyonunuza göre ayarlamalı, eğer böyle bir imkan yoksa ve gerekirse türev araçları denilen Forward, Futures, Voip gibi varlıktan türetilen finansal araçları da muhakkak kullanmalısınız. Bu araçları kullanmak size ilk bakışta para kaybettiriyor gibi gelebilir zira birçok firma böyle düşünmektedir, fakat böylesi hareketli bir piyasada şirketinizin finansal yapısını güvenceye almış oluyorsunuz. Birçok firmanın yıllar itibariyle kazançlarını son birkaç aylık dönemde kaybettiğini duymakta ve böyle değerlerin eriyip gitmesinden üzüntü duymaktayız.

       Olası finansal krizlere düştüğünüz anda kredi risk yönetimi faaliyetlerinden birisi olan yeniden yapılandırmayı tercih etmelisiniz. Fakat bunu en uygun zamanda uygulamak gerekiyor, burnumuzun iyi koku alması gerekiyor. Zira uygun zamanı kaçırırsanız önünüze sunulandan almak durumunda kalabilirsiniz. Yeniden yapılandırma ile kriz sonrası borçların ödenememesi ile meydana gelen sorunlu kredilerin borçlandırılmasında düzenlemeler yapılır. Bilançonuzdaki değerinden düşük gayrimenkullerinizi yeniden değerlemek ve aktifte gerçek değerine ulaştırmak adına leasing yaparak sat ve yeniden al yöntemi de tercih edilebilir. Bu sayede borçlarınızı uzun vadelere yaymış ve kolay ödenebilir taksitlere bölmüş olursunuz. Bunlarla birlikte bankaların size sunacakları daha birçok alternatif olabilir, bu banka ve firma özelinde ve firma özelliğine göre değişmektedir. Anlattığımız bu hususların genel ve tavsiye niteliğinde olduğu ve firma özelinde farklılık gösterebildiği unutulmamalıdır. Net sonuçlar elde etmek için her firmanın moralitesi, sermayesi, mali tabloları vs. detaylı olarak incelenmeli ve firmayı iyi tanımak gerektiği unutulmamalıdır. Faydalı olması ve sermayelerin erimediği dönemlere ulaşıp istiklarlı büyüme ile katma değer üreten global şirketlere kavuşmak duasıyla kalın sağlıcakla…